İstisnasız en iştahsız çocukları bile sofraya bağlayan köfte ve patates… Ama köfte kuru, patates kızarmış olacak. İşte sömestr tatilinin en neşeli sofralarının yemeği!
Annelerin köfte-patates yaptığı günler çocukların harçlık topladıkları bayramlara benzer. Ama köfte kuru, patates kızarmış olacak. Çocuklar için garantili olan bu mutluluk reçetesi karşılıklı aslında; çünkü çocukların tabaklarında yemek bırakmaması anneler için de mutluluk garantisi!
Neyse ki, köfteyle patates lezzetli oldukları kadar en besleyici yemek ikililerinden biri aynı zamanda. Üstelik köyde, kentte, evde, dışarıda, her yerde ve her zaman ulaşması kolay ve yaygın… Esasen, etten, balıktan, sebzeden, kuru bakliyattan, yani pek çok malzemeden yapılabilen köfte; yağ, soğan, baharat eklenerek ana malzemeyle karıştırılan ve yuvarlanıp yassılaştırıldıktan sonra pişirilen bir yemek.
Köfte, içine eklenen malzemelerle, herhangi bir et parçasını bütün olarak pişirmekten daha bereketli. Bu yüzden ete oranla daha ekonomik bir yemek, zira kalmış et parçalarını değerlendirirken icat edilmiş olduğuna ihtimal veriliyor.
Köfte; Macar, Alman, Avusturya ve Yunan mutfaklarında var. Zaten köftenin kökeni Macarca “keftedes”ten geliyor. Fransızların çoğunlukla domates sosla servis ettikleri ve adına “boulette” dedikleri küçük toplar da bir çeşit köfte ve balık ya da etle hazırlanıyor. Ortadoğu’nun temel malzemesi nohut ya da bakla olan meşhur köftesi “fallafel” ise bakliyatla hazırlanan köftelerin en başarılı örneği olsa gerek.
Bizim mutfağımızda köftenin tencerede ya da fırında pişirilen sulu türleri ile kızartılan ya da fırınlanan kuru türleri olmak üzere iki grubu var. Bilinen onlarca köfte çeşidi arasında çocukların da favorisi olan en yaygın çeşit kuru köfte. Tabii kuru köfte abi ve abla olunca yeniyor. O güne kadar bebeklerin en besleyici yemeklerinden biri de harcında pirinç, suyunda küçük küçük doğranmış havuç ve patates bulunan, adı bazen sulu, bazen ekşili olarak anılan köfte…
İsimleri konusunda köfteler sonsuz bir üretkenliğin ürünü; adını piştiği yerden alan fırın köfte, ızgara köfte de var, içinde piştiği kaptan alan sini köftesi, çanak köfte de var. Bulundukları yerin adını alarak ünlenen köfteler o kadar kreatif değillerse de yaygınlar: Tekirdağ, İnegöl, Akçaabat köftesi; Adapazarı ıslama köftesi muhtemelen en popüler olanları. Bir de İzmir köfte var ki, kuru köfteden sonra en çok pişirilen çeşit olsa gerek.
Patatese gelince… Bugün dünyada yemek kültürünün temel taşlarından birini oluşturan patatesin hayret verici derecede geç ve güç kabul görmüş olduğunu pek kimse bilmez. Kaldı ki, her ne kadar ucuz ve sıradan bir sebze muamelesi görse de C, B6 vitamini ile demir-magnezyum deposu oluşuyla şöhreti çoktan hak etmiştir!
Farklı toprak ve iklim koşullarına kolayca uyum sağladığı için dünya üzerinde çok geniş bir coğrafyada üretilen patates; domates, biber, patlıcan ile aynı aileden gelen bir sebzedir. Tüketim çokluğu bakımından buğday, pirinç ve mısırdan hemen sonra gelir. İlk yetiştiği yer Amerika kıtası; ancak onu önce hayvan yemi olarak kullanan, sonra da kıtlık günlerinde umut bağlayarak başının tacı yapanlar Avrupalılar. Bugünkü önemi ise 18. yüzyılın sonundan beri sürüyor, birçok coğrafyada halen temel tarım ürünü olarak beslenmede önemli bir yer tutuyor. Yeşillenmemiş olduğu sürece vücuda enerji sağlayan, karbonhidrat kaynağı bir gıda. Çocukların sevdiği üzere, yağda kızartılarak yenmediği sürece kalorili değil; üstelik sindirim sistemi problemleri için haşlandığı zaman çok değerli bir diyet yiyeceği.
Yemek kültürünün temel taşlarından birini oluşturan patates, köftenin en iyi arkadaşı, köfteyle patates ise çocukların… Bu ikisi, hiçbir çocuğun kolay kolay “hayır” diyemeyeceği sihirli bir reçete ve bunu bir tek çocuklar ve anneler biliyor!