Alkali Life Center / Klinik Biyokimya Uzmanı Dr. Emine Akın
Evet, yazının başlığını okuyunca ‘’ Ramazan ayı benim için nasıl farklı olacak, bildiğimiz oruç işte! ‘’ diyenler olabilir elbette. Ancak şimdiye kadar geçirdiğiniz Ramazan aylarını bir düşünün… Sosyal medyanın her alanında haftalar öncesinden yapılan anonslar aracılığıyla toplum olarak hep yemeğe, kilo vermeye ve hatta Ramazan ayında açlık ve susuzluğu hissetmeden oruç tutmaya odaklanmadık mı? Dikkatimiz neredeyse sürekli bu konulara kilitlendi. Hatta açlığı ve susuzluğu hissederek oruç tutuyorsa bir yerlerde bir hata yaptığını düşünenler de çoğunlukta. Şimdi beraberce konuya biraz daha yakından bakalım.
Vücut sağlığı ve sağlıklı beslenme yönünden ele alacak olursak, Ramazan ayı aslında bize verilmiş çok güzel fırsatlardan biridir. Aslında oruç, sadece İslam dinine özgü bir uygulama değildir. Dünyanın farklı coğrafyalarında farklı dini topluluklarda da (Hindular, Mormonlar vb.) benzeri oruç uygulamaları mevcuttur. Ancak bizim orucumuzla birebir aynı değildir. Uygulamanın esas temeline baktığımızda çoğu inanç sisteminde yemek, su ve diğer bedensel isteklerden belirli zaman dilimlerinde uzak durmanın, manevi açıdan kişiyi geliştirdiği ortak fikri olduğunu söylemek mümkündür.
Burada bir noktayı tekrar hatırlatmak istiyorum. Sağlığımızla ilgili olarak bütüncül bir bakış açısına sahip olmamız şikayetlerimizin temelini daha iyi anlamamızı sağlar. Vücudumuza ve sağlığımıza bütüncül bir bakış açısıyla yaklaştığımızda, öncelikle şunu daima hatırlamamız gerekir ki, beslenmemizi ve sindirim sistemimizi etkileyen her şey bizim bağışıklık sistemimizi de doğrudan etkilemektedir. Çünkü vücutta bağışıklık sisteminin hücresel ve yapısal elemanları %70 oranında sindirim sisteminde yerleşmiştir. Tıbbın babası kabul edilen Hipokrat, bunu bin yıllar öncesinde ‘’Yedikleriniz ilacınız, ilaçlarınız da yedikleriniz olsun’’ diyerek bize anlatmıştı.
İnancımızın gereği olarak ay takvimine göre tuttuğumuz orucun insan vücudunda hem maddi hem manevi çok önemli ve olumlu değişimler yaptığını bu alanda gerçekleştirilen bilimsel çalışmalardan biliyoruz. Orucun ilk ve en önemli etkileri doğrudan sindirim sistemi üzerindedir. Çünkü alışkanlıklara göre değişmekle beraber, yılın diğer aylarında, çoğunlukla günde üç öğün yediğimiz yemek iki öğüne inmektedir. Ayrıca öğünlerin zamanları da değişmektedir. Öğün sayısının azalması, sindirim sistemi üzerindeki yoğun çalışma stresini önemli derecede azaltır.
Öğün sayısının azalması önemlidir, ancak bu öğünlerde ne yediğiniz de en az bunun kadar önemlidir. Genellikle toplumumuzdaki uygulama, eksik olan öğündeki yemek seçeneklerini de iftar sofralarına koyarak neredeyse üç öğünde yenebilecek yemek miktarını iftar sofralarına taşımak şeklindedir.
Bir düşünün iftar sofralarını… Önce iftariyelik ve kahvaltı çeşitleri ile bunun devamında çeşit çeşit yemekler ve hamur işleri… Bu derece karışık ve fazla yemek, sindirim sisteminin iç dengelerini ciddi derecede bozmaktadır. (Bkz. İdeal Vücudun Sırları kitabı sf 148. )
Özellikle vücudumuzda, sindirim sistemimizde yaşayan trilyonlarca bakteri yani mikrofloramız açısından da karışık beslenme, birçok problemin kaynağıdır. Karışık beslenme sonucu bağırsaklarımızdaki bakterilerde faydalı/zararlı bakteri dengesi bozulur ve zararlı bakterilerde artış yönüne kayar. Bunların artması, bağırsaklarda kokuşma yani pütrefekasyon olarak tanımladığımız olumsuz duruma yol açar. Zararlı bakteriler ve bununla birlikte Candida mantarlarının artması sonucu, bağırsak iç yapısında tahribat (Sızıntılı bağırsak sendromu- Leaky gut syndrome) oluşur. Bütün bunlar, birçok belirtiyle kendini gösterir. Tatlıya karşı aşırı düşkünlük, yemeklerden sonra uyku ve birden halsizleşme, kabızlık, ağızda metalik tat, eklemlerde ağrı, bağırsaklarda aşırı gaz ve şişkinlik, hafıza ve konsantrasyon problemleri, alerjik cilt ve egzama problemleri, nefeste kötü koku, uyku yetersizliği, enfeksiyonlara yatkınlık ve tekrarlayan enfeksiyonlar, çabuk yorulma, kan şekeri dengesizlikleri vb. birçok şikayet temelde bağırsaklardan kaynaklanır.
Kısaca, yedikleriniz üzerinde değişimler yapmak, sadece sindirim sistemiyle ilgili şikayetlerinizi düzeltmekle kalmaz, aynı zamanda bağışıklık sisteminizi de önemli derecede olumlu etkiler. Ancak bu değişimi Ramazan ayında yapmak daha zor olmakla birlikte, sonuçlarını çok daha etkili görebilirsiniz. Merkezimizde uyguladığımız yöntemin temel esaslarından biri olarak, kişiye özel uyguladığımız sağlık danışmanlık programlarında bu etkileşimlerin örneklerini yakından görme imkanı buluyoruz. Belirli bir metodla yaptığımız kişiye özel değişimlerle, kişinin yukarıda örneklerini verdiğimiz şikayetlerinin bir bir ortadan kaybolması ve bağlantılı olarak sağlığındaki olumlu gelişmeleri çok bariz bir şekilde yaşaması hem onlar hem de bizim için ayrı bir mutluluk kaynağı oluyor.
Sizin için de bu Ramazan, yemek ve yaşam alışkanlıklarında değişim ve dönüşüm yapmak için bu bilgiler ışığında yeni bir başlangıç olsun.
#ramazan #ramazansağlık #sağlık #vücutsağlığıvesağlıklıbeslenme #sağlıklıbeslenme #alkalilifecenter #KlinikBiyokimyaUzmanıDrEmineAkın