Hayatta herşey mi özen, sabır, vakit ister?
Evet, hayatta herşey böyle şeyler ister maalesef. Hep aynı! Hayattaki herşey bizde olmayan ne varsa ister arkadaşlar. Bizde olan şeyleri de değiştirmemizi ya da üzerine birşeyler ekleyerek yenilememizi ister ayrıca. Bilgisayar programı ya da telefon uygulaması gibi düşünün. Ara sıra bilgisayarınız ya da telefonunuz “Bilmem ne programının yeni sürümü mevcut, yüklemek için bilmem ne yapınız” ya da “Bilmem ne sayfasını görüntüleyemecek eski bir sürüm kullanmaktasınız, lütfen tarayıcınızı bir üst sürümle değiştiriniz” demiyor mu? Diyor.
Evet, bugünkü hayat bilgisi dersimize hoşgeldiniz. Hayat gelişimdir, değişimdir. Var olan hiçbirşey aynı kalmaz, kalmamalı ve de kalmayacak. Aynı kalan herşey eskimeye, unutulmaya, eksik kalmaya mahkumdur. İşte bu yüzdendir ki, hayat bizde olmayan ne varsa edinmemizi, olanları da değiştirmemizi, yenilememizi ister. Bunları yapabilmek de özen, sabır, vakit ve daha birçok şey ister ki, çok can sıkıcı bir durum olabilir bu çoğunlukla.
Hayattaki herşeyden ne mi kastediyorum?
Herşeyi.
Şimdi, dünyaya geldiğimizde hiçbirşey bilmediğimizi düşündüğümüzde, öğrendiğimiz herşeyi çevremizdekileri gözlemleyerek öğrendiğimiz sonucuna varıyoruz. Çevremizde kim ne yapıyorsa, doğru ya da yanlış olup olmadığını sorgulamadan kopyalamaya başlıyoruz hayatımızın ilk yıllarında. Sonra da bir bakıyoruz, bu kopyaladıklarımız zamanla, yaşımız ilerledikçe hayatımızın, hatta kişiliğimizin birer parçası haline gelmiş! Konuşmayı nasıl öğrendiğinizi hatırlıyor musunuz? Bir dil öğrenmekten bahsediyoruz sonuçta. Farkında bile olmadan çevremizde konuşulan dil hangisiyse onu öğreniyoruz hiçbir çaba sarfetmeden. Konuşma yeteneğini edindikten sonra o dilde konuşmaya başlıyoruz. Ama yaşımız ilerledikten sonra başka bir dil öğrenmek için ne kadar da çok çaba sarfediyoruz, alışık olmadığımız, beynimizde yer etmemiş olan bir başka dili öğrenirken zorlanabiliyoruz hatta. Çünkü adı üstünde, o, “yabancı dil”. Gözlemleyerek, yaşayarak değil, pratik yaparak ve kurallarını öğrenmeye, ezberlemeye çalışarak kazandığımız birşey. Evet o dili de benimsiyoruz ama, çok sık kullanmazsak unutuveriyoruz. Hiçbir yabancı dili anadilimiz kadar iyi konuşamıyoruz. Kişilik özelliklerimiz de aynı bunun gibi işte. Bir kere beynimize, ruhumuza işlediğinde sonrasında ne kadar değiştirmeye çalışsak da yeni alışkanlıklarımızı sürdürmek için sürekli olarak pratik yapmak, özen göstermek ve sabırla vakit ayırmak gerekiyor.
Stil dediğimizde sadece ne giydiğimiz, ayakkabımız, çantamız, aksesuarlarımız akla geliyor ama, aslında stil, bir insanın kişiliği ve yaşam tarzıdır. Tabii ki bir stiline bağlı olarak da hayatındaki odak noktalar belirlenir. “Moda” ne olursa olsun, kişi alışık olduğu, benimsediği tarzdan vazgeçmekte zorlanır ve tarzını hiçbir zaman “tamamen” değiştiremez. Ancak kendisi için faydalı olacağına gerçekten inandığı ve tecrübe ettiğinde olumlu etkilerini gördüğünde bu değişimi benimseyerek hayatına dahil edebilir. Bu da zaten imkansız değil ama, başta dediğim gibi, kararlılık, vakit, sabır, özen, emek gerektirir. Ve sonunda, bunların hepsine değer mi?
Kesinlikle değer.
Değişmekle değişmiş gibi yapmak arasındaki farkı da hatırlatayım 😉
Şimdi, eminim bu yazıyı okumaya başlamadan önce giyim tarzı, stil, aksesuarlar, yeni trendler hakkında sizlere en güncel önerileri yapacağımı bekliyordunuz muhtemelen ki, hayır. Elinizde tutmakta olduğunuz dergi, her ne kadar “Yemek Zevki” olsa da, benim yazılarım sadece yemekle ilgili olmayacak. Ki, her bu konu beni yakından ilgilendirir ama çok daha yakından ilgilendiren bir konu var ki, sizleri de mutlaka ilgilendirmesini tavsiye ediyorum.
Yenilenmeyi, değişime ayak uydurmayı ihmal etmeyeceğiz ama, kişiliğimizi ve yaşam tarzımızı tamamen olumlu yönde değiştirecek olan spor ve sağlıklı yaşam olgularını hayatımıza dahil etmemiz gerekiyor. Çünkü biz sağlıklı, dinç, aktif ve kendimizle barışık olduğumuz sürece hayatımızıın ve içindekilerin bir anlamı var.
Eğer spor hayatınızda değilse, ya da bir dönem olduysa ve sonra vazgeçtiyseniz, o zaman buyrun, istediğiniz radikal değişikliği yapın. Şimdi tam zamanı 🙂
Spor hayatımızda mutlaka olması gereken bir aktivite. Bense bu konuya hayatımın büyük bir bölümünü adayıp bu çabamı Türkiye ve yurtdışında aldığım ve bundan sonra almak için çalışacağım derecelerle taçlandırmış biri olarak, eğer istiyorsanız hayatınıza farklı bir boyut katmak adına buradayım. Konu çok geniş, çok derin ve detaylı ama vaktimiz var. Her ay burada buluşacağımıza göre, aceleye gerek yok. Siz takipte kalın, yeter. 🙂 Beslenme ve spor ile ilgili sorularınızı selinnalinci@gmail.com adresinden bana iletebilir, yanıtlarını ise yine her sayımızda bu sayfadan takip edebilirsiniz.
Tercih ettiğimiz spor dalı ne olursa olsun, uygun bir beslenme programıyla desteklenmediği sürece yeterli verimi almamız zorlaşır. Bu konuda en çok merak edilen konu ise protein alımının önemi ve miktarıdır.
Spor konusunda elbette bahsedeceğimiz çok şey mevcut ancak ilk öncesinde bu konuda siz sevgili okurlarımızı aydınlatmak isterim.
Protein, vücudumuz ve vücudumuzda bulunan tüm hücrelerin düzgün çalışması için gerekli olan en önemli moleküllerden biridir. Vücudumuzdaki en önemli organlar protein olmadan asla çalışamazlar.
Vücudumuzda %20 oranında protein bulunmaktadır. Kısacası protein sudan sonra vücutta en çok bulunan bileşendir ve su tüketimi kadar protein tüketimi de sağlığımız için son derece önemlidir.
* Protein dışarıdan gelen mikroplarla vücudun savaşmasını sağlar.
* Proteinler zedelenen hücreleri onarır ve yeniler.
* Salgın hastalıklara yakalanmamız için enfeksiyonlarla savaşan antikorları proteinler üretir.
* Proteinler hücre içi ve hücre dışı sıvıların dengede tutulmasını sağlar.
* Proteinler sinir sisteminin sağlığı ve kas gelişimi için de gereklidir.
Vücudumuzdaki kas oranı arttıkça metabolizmamız hızlanarak yağ yakma kapasitemiz artar. Bu da kilo verme ve kilo kontrolü konusunda büyük önem taşır.
Beslenmemizde yeterli miktarda protein alımına mutlaka özen göstermeliyiz. Günlük olarak sağlıklı bir yetiskinin, bayanlarda vücut ağırlığı baz alınarak kg basina 1,5 gr., erkeklerde ise kg. başına 1,7 ila 2 gr. protein alımı idealdir. Ancak aşırı protein alımı ise yeterli su tüketilmediğinde karaciğeri yorarak problemlere yol açabilir.
Doğal protein kaynaklarından mümkün olduğunca faydalanmalıyız. Tabii ki sağlıklı bir beslenme programı için yalnızca protein değil, yeterli vitamin, mineral ve lif tüketimi de son derece önemli. Herkesin vücut yapısı, cinsiyeti, yaşı, metabolizması ve yaşam tarzı farklı olduğundan, beslenme programları kişiye özel olmalı ve uygun bir egzersiz programıyla desteklenmelidir. Kısa bir süre içinde enerji seviyenizin arttığını, bağışıklık sisteminizin güçlendiğini, metabolizmanızın hızlandığını daha mutlu ve poziitif bir insana dönüştüğünüzü ve bonus olarak aynada gördüğünüz kişiden daha çok hoşlanmaya başladığınızı farkettiğinizde sizce hayatınızda başka neler değişecek?
İşte size değişmek ve yeni bir yaşam tarzı benimsemek için harika sebepler. Bugün karar verip başlayın bakalım neler olacak 🙂
Soru ve yorumlarınızı email olarak bana iletebileceğinizi hatırlattıktan sonra, bir sonraki sayıda görüşmek üzere şimdilik hoşçakalın diyorum 🙂
Proteinli Pancake
(1 Kişilik)
Enerji/kcal: 632
Protein: 46
Karbonhidrat: 76
Yağ: 16
Lif: 6
Malzemeler
60 gram yulaf ezmesi
1 adet orta boy muz
70 ml. yarım yağlı süt
2 tam yumurta
1 ölçek çikolatalı protein tozu
Hazırlanışı
Süt, yumurta, protein tozu ve muzu bir kaba koyun. Blender ile biraz parçaladıktan sonra yulaf ezmesini de kaba ekleyin. Tekrar blender ile parçalayın. Teflon tavaya karışımı parça parça dökün, altı sertleşince çevirip tekrar pişirin. Proteinli pankekiniz hazırdır, afiyetle tüketebilirsiniz.